İletişim için

İnsülin direnci olan hastalara çare yüksek proteinli diyetler mi?

İnsülin direnci; karaciğer, iskelet kası ve adipoz doku gibi hücrelerin insüline karşı duyarlılığının azalmasıdır. Son yıllarda toplumlarda hızla artan obezite sıklığı özelliklede karın bölgesi yağlanmanın artması, insülin direnci buna bağlı olarak da metabolik sendrom görülme sıklığında artışa neden olmuştur. Hastalığın görülme sıklığındaki artışa bağlı olarak tedavide önemli bir yeri olan beslenme alışkanlıkları ile ilgili olarak pek çok öneri geliştirilmektedir. Bu önerilerden günümüzde en yaygın olanı diyetle yüksek protein alınmasıdır. Günlük tavsiye edilen protein alımı, total enerjinin %15-%20 ‘si olacak şekilde bitkisel ve hayvansal kaynaklı proteinlerden alınması şeklindedir.

Diyetle alınan proteinler, glikoz metabolimasını düzenlemede, insülin duyarlılığını sağlamada önemlidir, insülin salınımını ve etkisini değiştirmektedir. Protein alımında aradaki farkı yaratan içindeki protein miktarı ve aminoasit örüntüsüdür. Yapılan çalışmalarda, total yağ alımından bağımsız olarak kırmızı et ve hayvansal kaynaklı protein alımının tip 2 diyabet riskini arttırdığı görülmüştür. Balık ayrı tutulmuş ve yağ örüntüsü dışında proteinleri kazein ile karşılaştırılmış, periferal dokularda insülin ve glukoz toleransını arttırdığı görülmüştür.

Burada önemli olan konulardan bir tanesi de yüksek proteinli diyetlerin uygulama sürelerinin farkına bağlı olarak insülin direnci üzerine etkisinin değerlendirilmesidir. Kısa süreli (birkaç gün, birkaç hafta) yüksek protein (total enerjinin % >20) alımı insülin salınımını düzenlemekte, kan glukoz konsantrasyonunu azaltmakta, iştahı azaltmakta ve total enerji alımından bağımsız ağırlık kaybını arttırmaktadır. Ancak uzun süre (aylar,yıllar) yüksek proteinli diyet uygulamaları; insülin salınımı, glukoneogenezi ve açlık glukoz  düzeyini arttırırken, insülin duyarlılığını azaltarak insülin direncine neden olmaktadır.

Sonuç olarak, yüksek protein diyet uygulamalarının uzun dönemde insülin direncinin tedavisinde mucizevi çözümler getirmediği aksine faydadan çok zarar getirebileceği unutulmamalıdır.

Kaynaklar:

1- Mark A. Pereira,Nutr J ,2013.
2- Lavigne, C., F. Tremblay et al. Am J Physiol Endocrinol Metab.2001.
3- Mark A. Pereira, Etiology and Prevention, 2013.